Osmanlı' da Bir İsyan Girişimi, Kuleli Vakası, osmanlı isyanlar

Kuleli Vak' Ası

Fedailer Hareketi veya Kuleli Vak’ası, Osmanlı Devleti’nin klasik dönemindeki geleneksel yeniçeri merkezli tepki oluşumlarından farklı olup, değişim sürecinde ortaya çıkan muhalif bir hareket olarak görülebilir. Fakat bu tam anlamıyla modern bir muhalefet olmaktan daha ziyade değişim sürecine bir tepki olarak değerlendirilebilir. Tıpkı yenileşme faaliyetlerindeki III. Selim’in Nizam-ı Cedid’i gibi, Fedailer Hareketini de “kadim klasik muhalif” hareketlerden “modem muhalif siyasi hareketlere” geçiş olarak adlandırılabilir. Fedailer, geleneksel ihtilal kadrolarından farklı olarak gizli bir örgütlenme sürecine girmişlerdir. Bu örgütlenme süreci içerisinde askeri kesim ve bürokrasi başta olmak üzere toplumun farklı kesimleri bulunmuştur. Nihai amaçları ise, ihtilal yolu ile mevcut padişahın yerine kardeşi Abdülaziz’i geçirmektir. Bu şekilde Fedailer, Genç Osmanlı Hareketi öncesinde, eylem bazında sivil, siyasi ve askeri temelli ilk oluşum olarak değerlendirilebilir. Fedailer Hareketi’nin en belirgin özelliği; liderinin dini argümanları kullanan bir şeyh, müritlerinin büyük çoğunluğunun ise asker ve bürokrat olmasıdır. Diğer bir özelliği ise; bu hareketin ülkenin yaşadığı radikal bir değişime karşı başarısız bir darbe girişiminde bulunmuş olmasıdır. Bu hareketin kurulması ve darbe ile padişahı tahttan indirerek bir yönetim değişikliği yapmak istemesinin temel nedeni, Tanzimat’ın ilanı ile başlayan ve Islahat Fermanı ile devam eden değişim sürecidir. Diğer bir nedeni; Abdülmecid’in kendisi ve ailesinin Lale Devri’nin aratmayacak şekilde müsriflikler ile dolu olan yaşam şeklidir.

KULELİ VAK’ASININ ORTAYA ÇIKIŞI VE CEMİYETİN OLUŞUMU

Islahat Fermanı'nın ilanından hemen sonra Şeyh Ahmet, karşı tepki olarak derhal harekete geçmedi. 1859 yılının Nisan-Mayıs aylarında hadise ortaya çıkarılmadan 5 ay önce fikirler sözlere dökülmeye başladı. 1859 yılının Ramazan ayında Şeyh Ahmet düşüncesini ve niyetini Ferik Hüseyin Daim Paşa' ya açtı. Şeyh Ahmet ve Hüseyin Daim Paşa ilk zamanlar sıklıkla Hüseyin Daim Paşa'nın konağında görüştüler. Bir müddet de Şeyh Ahmet, Hüseyin Paşa'nın konağında misafir kaldı. Bazı zamanlar ise Hüseyin Daim Paşa, Şeyh Ahmet'i görevinde bulunduğu Bayezid Medresesi’ndeki odasında ziyaret ederdi. Şeyh Ahmet'in Islahat Fermanı'ndan dolayı nefret duyguları beslemesi ve bunu yakın çevresine, özellikle Hüseyin Daim Paşa' ya açmasını ve nedenlerini kendisi itiraf etmektedir. Kuleli muhalefetinin çekirdek kadrosunun oluşması Hüseyin Daim Paşa'nın etkisiyle daha da hızlandı. Yine Hüseyin Daim Paşa'nın etkisiyle Kuleli hareketinin çekirdek kadrosu tamamlandı. Askeriyeden Binbaşı Rasim Bey ve Tophane-i Amire kâtiplerinden Arif Bey ikna edilerek cemiyete dâhil edildiler. Her ne kadar Rasim ve Arif Beyleri cemiyet içine getiren Hüseyin Daim Paşa olsa da bu kişileri Şeyh Ahmet daha öncelerden tanıyıp bilmekteydi. Kuleli Vak’ ası' nın çekirdek kadrosu içinde bulunan Tophane-i Amire katiplerinden Arif Bey ise Şeyh Ahmet ile Rasim Bey’in konağında karşılaşmış ve o şekilde tanışmıştır. Arif Bey daha sonraları cemiyet içinde en faal üye olarak girişimlerini sürdürdü. Kendisi cemiyete dâhil olduktan sonra Tophane dolaylarından insan toplamış, cemiyet için önemli kişilerden olan Tophane müftüsü Bekir Efendi’yi cemiyete dâhil ettirmişti.

Tanzimat döneminde yapılan uygulamaların bazı kesimlerde ortaya çıkardığı hoşnutsuzluk, Kırım savaşından sonra mali durumda sıkıntılar ve toplumun yüksek tabakasında lüks yaşama özentisine duyulan tepkiler teşebbüsün ana sebeplerini oluşturur. Bu nedenler çerçevesinde istedikleri mevki ve makama getirilmemiş bir kısım askerlerle mülkiye memurları yukarıda nedenleri sıralanan ve bundan dolayı devletin yönetimini beğenmeyerek, bunları ıslah edebilecekleri düşüncesine kapıldılar. Bu amaçla 1859 yılı başlarında gizli bir cemiyet kurdular. Abdulmecid’in padişahlığına son vermeyi amaçlayan bu cemiyet, Kafkasya kökenli askeri erkandan Bab-ı Seraskeri Dar-ı Şura Reisi Hüseyin Daim Paşa, Arnavut Caferdem Paşa, Tophane Müftüsü Bekir Efendi, İmalat Meclisi azasından Binbaşı Rasim Efendi, Tophane katiplerinden Arif Bey, Süleymaneli Şeyh Ahmed Efendi, Fatih Medresesi hocalarından Nasuhi Efendi, Hezargradlı Şeyh Feyzullah Efendi ile Tophane müşirliğine mensup yaklaşık yirmi beş kişi tarafından kuruldu. Tanzimat şairlerinden Şinasi’nin de bu cemiyetin üyesi olduğu belirtilir. Cemiyetin Reisi Bayezid Medresesi müderrisi Süleymaneli Şeyh Ahmed Efendi idi. Başkan vekilliği Hüseyin Daim Paşa’ya aitti.

İSYAN VE SUKİSASTIN PLANLANMASI

Arif Bey'e gelinceye kadar hiç kimse Abdülmecid'in öldürülmesinin' ittifakın amaçları arasında olduğunu kabul etmez. Şeyh Ahmed kimsenin canına kastetmek niyeti taşımadıklarında ısrar eder ve her defasında sultanın katli maddesini sert bir biçimde yalanlar. Ona göre yegane amaç vardır: sultana şeriatın layıkıyla icra edilmesi için arzuhal takdimi. Hüseyin Daim Paşa da, tıpkı Şeyh Ahmed gibi, bildiği tek amacın arzuhal takdimi olduğunu söyler. Ancak yine de bir açık kapı bırakır. Uzun süredir hastadır, büyük kan çıbanları çıkarmakta, ekser vakti hastalık ile geçip, hekimlerle uğraşmaktadır. Toplantıların çoğu Hüseyin Daim 'in evinde yapılmışsa da, paşa haremdeki odasında hasta yatmakta olduğu için her toplantıya katılamamıştır, katıldıysa da "hastalık haliyle kimin ne söylediğinin farkında" değildir. Hüseyin Daim Paşa'nın çeşitli bahanelerle bilmediğini iddia etmesine ve Şeyh Ahmed' in kati surette' reddetmesine rağmen, neredeyse diğer tüm üyeler ittifakın sultana suikast hazırlığı içinde olduğunu anlatırlar. İstintaknamelerde birden fazla suikast ve ayaklanma planının izleri vardır. Arif Bey'in istintakına göre ilk plan önerisi Caferdem Paşa'dan gelir. Hüsetin Daim Paşa’ nın Rumeli ordusuna atanması nedeniyle, o gitmeden bu ışı seri halletmeleri gerektiği konuşulurken, Caferdem, Cuma Selamlığı sırasında ulemaların cami içerisinden kitapları yere atıp, harekete geçmesini teklif eder. Bu sırada kendisi Hüseyin Daim Paşa ile beraber kapıları tutacaktır. İsyancıların, daha sonra organize tedbirlerle gidermeye çalıştıkları temel bir endişe onları harekete geçmekten alıkoyar.

Hüseyin Paşa kontrolün kendi ellerinden çık­masından korkarak, üç noktaya dikkat edilmesi gerektiğini söyler: "ahali ihtilale var mamalı, sefaretlere telaş düş "memeli ve reaya korkmamalıdır. Her ne kadar çelişkili gibi gözükse de, aslında isyancıların en son bozmak ~isteyecekleri şey düzendir; düzenin onların hareketi nedeniyle bir ihtilale, kargaşaya dönüşmesine mani olmak isterler. Planlar geliştikçe tedbirler de gelişir. Sefaretlere, patrikhanelere ve ahaliye yönelik ilanatlar yazılır bunlar isyan günü adreslerine ulaştırılacak, böylelikle sefaretlerin, Hristiyan tebaanın güvenliğini bahane ederek gerçekleştirecekleri muhtemel bir müdahalenin önüne geçilecek, halk temin edilecek ve düzen korunacaktır. İsyan günü için öngörülen planlar arasında, Arif Bey'in anlattığı üzere, köprülerin zaptedilmesi ve telgraf tellerinin kesilmesi de vardır. Bütün planlar kalabalık bir isyancı kitlesi gerektirmektedir. 22 numaralı hükümlü Şeyh Feyzullah'ın 20.000 müridi olduğu söylenir ve içlerinden en az bin kişinin desteğinin alınacağı hesaplanır. On beş bin başıbozuk askerinin İstanbul yakınlarına getirildiğinden söz edilir. İfadelerde isyan günü harekete geçirmeyi hedefledikleri kitlenin sayısı on bin ila otuz bin kişi arasında değişir.

Anlaşılan odur ki suikast ve isyan birbirini tamamlayan aşamalardır. İstanbul’un dört bir yanından harekete geçecek olanlar suikastın ardından gerçekleşecek olan isyana katılacaktır. Öncelikle az sayıda kişiyle, doğrudan Abdülmecid'e ve öldürülmesi öngörülen devlet erkanına saldırılarak suikastlar gerçekleştirilecektir. Profesyonel asker oldukları anlaşılan, daha önce Rusya, Avusturya ve İngiltere ordularında bulunmuş oldukları söylenilen, parayla tutulacak bir takım Çerkez fedailerin yardımı ile, Abdülmecid'e ya Cuma Selamlığı sırasında, ya Kağıthane'de ya da Hacı Hüseyin Bağı'nda saldırmak çeşitli suikast planlan arasında üzerinde en çok durulanlardır. Suikastı gerçekleştirmesi beklenilen paralı fedailer yanında birkaç Çerkez fedaiyle beraber Arif Bey'in evine gelir. Şeyh Ahmed ve Rasim Bey de oradadırlar. Arif Bey bu konuyla ilgili kendisine söylenilenleri şöyle özetler: ".. bunlar pek bahadır ve atlı adamlardır bunlar altı yedi kişi kadar vardır fakat birazı taşradadır mektup yazar isek götürebiliyoruz fakat bu adamlara kırk elli bin kuruş para lazım istiyorlar iyi iş iyi selam ile olacak iştir bu eğer bunlar olacak ise Cuma selamlığında ve yahut Cuma günü Kağıthanede cüret edecekler ve gerek Serasker Paşa ve Kapudan Paşayı velhasıl rikab-ı şahanede kimler bulunur ise onlara suikast edecekler..’’