atatürk, mustafa kemal atatürk, kemal atatürkün eğitimi

Atatürk İnkılapları İle Gelişen Eğitim Ve Kültür Politikası

Kültür ve Eğitim

Kültür ve eğitim konusu, bugün artık bütün toplumların, akademik ve politik seviyede ilgi alanıdır. Bu durum, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için, öncelikle kalkınma ve modernleşme problemi olarak ele alınmaktadır. Bilgi birikimine sahip ve bu birikimi teknolojik gelişmelere aktaran ülkelerde ise, kültür ve eğitim kavramlarının ortaya koyduğu meseleler, daha farklı boyutlarda belirmektedir. Mesela, sosyal şartların geliştirilmesi, fertlerin kendilerini gerçekleştirebilmeleri ve beklentilerine cevap bulabilmeleri için imkân ve ortamın sağlanması, ayrıca toplumun geçmişi ile barışık, geleceğe hazırlıklı, ümitli tutulması söz konusudur. Bu noktaya gelinebilmesi için ekonomik büyümenin gerçekleştirilebilmesine bağlı olduğu ve bu esas Türkiye’nin de hareket tarzına bağlıdır.

Son iki yüzyıl içinde cereyan eden yenileşme hareketleri, reformlar ve inkılaplar gerçekleştirilmiştir. Bütünüyle modernleşme ve kalkınmaya yönelik hamleler olmuştur. Dolayısıyla, söz konusu olan kültürel yapının yeniden inşası ve eğitimin de buna göre tanzim edilmesidir. İnsanı, toplumu ve geleceği ilgilendiren bu konu Tanzimat’ tan beri yoğun olarak sürdürülen bu tartışmaların ve farklı, alternatifli fikir ve cereyanların getirdiği yorumların sebeplerini de açıklayıcı olmaktadır.

Kültür Ve Eğitim Alanında Yapılan Yenilik Hareketlerine Genel Bir Bakış

Bilindiği gibi Osmanlı Devleti 18. Yüzyıl başlarında hem iktisadi hem de siyasi olarak bir çözülme içindeydi. Durumun kritikleşmesi, Batı dünyasında doğan yeni medeniyetin tanınmasını zorunlu kıldı. Böylece yeni fikirler ortaya çıktı. Ardından reformlar hayata geçirildi. Devletin askeri gücünü kuvvetlendirerek, Batının üstünlüğüne karşı bir denge kurabilmek için ilk reformlar orduda ve devlet yönetiminde olmuştur. Bu reformlar zamanla Batı düşüncesini yerleştirme özelliği kazandı. Reformlar sonucunda artık aydın çevrelerde ve yönetim kademelerinde batıyı hor görme yerine batıyı benimseme, onlara benzeme isteği bas göstermiştir. Bütün bu gelişmeler ileride yeniden şekillenecek sosyal ve ekonomik yapıya zemin hazırladı. Nitekim Osmanlı reformlarında ifadesini bulan “ıslahat” fikri, Cumhuriyet devrinde “inkılap” şekline dönüştü. Neticede milletin gelenekçi, muhafazakâr hayat tarzını, fikirlerini ve müesseselerini baştan sona değiştirmek gayesine yönelik, “radikal tavır” ortaya çıktı. Bu tavır, bugüne kadar uzanan demokratikleşme sürecinin de başlangıcıdır.

3 Mart 1924’ de halifeliğin kaldırılması ile kültürel yapının yeniden inşasına yönelik ilk adım atılmış oldu. Atatürk inkılaplarının birinci dönemi olarak adlandırabileceğimiz, 1923-1930 arası yıllarda gerçekleştirilen inkılaplar, bütünüyle radikal özelliğe sahiptir. Bu dönemde, rejim asli kimliğini tespit ve tayin etmiştir. İnkılapların ikinci dönemi olan 1930-1938 arası yıllarda, birinci dönemin tamamlanmasına ve olgunlaştırılmasına çalışılmıştır. Temel yaklaşım tarzı ise, milliyetçilik ve batıcılıktır. Başka bir deyişle, millileşme ve modernleşme Atatürk inkılaplarının ana hedefleridir. Dolayısıyla yeni kültürün alt yapısı bu hedefler doğrultusunda kuruldu ve eğitim yoluyla yeni kültürün geliştirilmesine ve bu kültürün koruyucularının yetiştirilmesine çalışıldı. Burada dikkat edilmesi gereken gereken husus şudur: Eğitim politikaları, kültür politikalarından bağımsız olamaz ve ayrı ayrı gelişemezler. Hatta kültür politikası, eğitim politika üzerinde belirleyici durumundadır. Bu bakımda, Atatürk’ ün öngördüğü millileşme ve modernleşmenin eğitime yansıyan özellikleri, “Türklük sevgisi- milliyetçilik” ile “laik ve pozitif” ilimcilik olmuştur.