gotik sanat, gotik sanat eserleri, gotik sanat nedir.

Gotik Sanat

Gotik Sanat Roman yapı kurallarına çok bağlı olan Almanya'ya, Fransa'dan gelen gotik etkilerin sızması uzun sürdü. XIII. yy'dan başlayarak sivri kemerler kullanıldı, ancak yeni bir yapı sistemi yaratılamadı. Bamberg ve Naumburg'da iki absidli yapıyla hacimlerin ortaya çıktı. Burada gotik iç yapıyla hacimlerin roman üslubundaki dış düzenlenmesi arasındakş karşıtlık apaçık görülür; kemerler kare bir plan üzerine bombelidir, payanda kemer de yoktur.

Deambulatoriumlu ve capellalı fransız sistemi koro yerine ilk defa Magdeburg katedrali'nde, Bourgogne kiliselerinin özelliklerine de Erbach'ta ve Nürnberg'deki Heistervach, Sankt Sebald'da rastlanmakta birlikte Amiens üslubundaki gotik idealine ancak Köln katedrali'nin koro yerinde (Kutsanması 1322) ulaşabilmiştir. Görüldüğü gibi Almanya gotik üslubun doğuşuna katkıda bulunmadı ama onu yaydı. Lüksemburg hanedanından imparator Karl IV, hümanizmden etkilenerek, sanatçı ve mimarların imparatorluğun dört bir yanında yeteneklerini geliştirmelerine olanak sağladı. 1350'den XV. yy. 'ın ortalarına kadar Avrupa'da büyük inşaatlara büyük damgasını vuran büyük bir mimar ve heykelci ailesinden gelen Peter Parler (1330 - 1399), imparatorluğunun kültür merkezi Prag'da çalıştı.

Bauhütte (ustalar loncası) kurallarına uygun olarak iş örgütlenmesinde yapılan reform, Schöner Stil ("Güzel Üslup") adı da verilen uluslararası gotik üslubun Polonya'ya kadar yayılmasını sapladı. Alman gotiği kendine özgü nitelikler edindi. Gmünd/Schwabisch gibi. Viyana'daki Stephankirche gibi, eşit yükseklikte üç nefli, silmelerin tam bir ağ oluşturacak biçimde birbirleriyle karışan tonozlarla örtülü salon-kilise tipine ağırlık verildi. Kuleler, Freiburg (XII. yy.) ve Ulm'daki (XIV. yy.) büyük kiliselerde görüldüğü gibi, genellikle çok yüksek, sivri ve oymalı külahlarla süslüydü. Din dışı mimarlık alanında bir şehircilik örgütlenmesine gidildi, sokaklar güvercinlikli evlere çevrildi ve belediye sarayları yapımı çoğaldı; Münster ve Goslar belediye sarayları bunların en ünlüleridir.

Güçlü karolenj ve roman geleneğini temel alan gotik heykelcilik, gelişimini sürdürdü ve mimarlığı çok gerisinde bıraktı. XII ve XIV yy.'larda, bu heykelcilik çağın şövalyelik ülküsünü yansıtır. Almanya'nın plastik anlayışı XIII. yy. büyük Saksonya okulunda tam anlamıyla gelişti; düzenlenme bakımından ilginç bir çalışma olan Freiberg'deki Altın Kapı'da hâlâ roman kuyumculuğunun etkisindedir. Bamberg'de, Reims geleneğindeki bir heykelciler topluluğu, Naumburg katedrali'nin koro yerindeki heykelleri de görkemli bir anıtsallığa ulaşan belli bir şatafatlı üslubu geliştirdi.

Parler'lerin 1400' doğru kıvrımlı ve zarif "güzelMadonna"lar tipini yaymalarının ardından, XV. yy. ortalarına doğru, çok değerliyapıtları yaratarak tüm bir heykelciler kuşağı görüldü. Yaşlı Jörg Syrlin'in Ulm katedrali'nin koro yerindeki arkalıklı iskemleleri, Münih'teki Erasmus Grasser'in Magribli Rakkaslar'ı (1480), Michael Pacher'in (1481'de tamamlanan) Sankt Wolfgang kilisesi içi yaptığı mihrap arkalığı, Gregor Erhart'ın Blauberuren'deki (1493'e doğr.), Adam Kraft Nürnberg'deki (1499'a doğr.) ve son olarak da Riemenschenieder'in Creglinge'deki Meryem'in Göğe Yükselişi (1505) ile oyma ahşap mihrap aralığı sanatının doruğuna ulaşan yapıtları. Bu heykel sanatında, örneğin Viyana'da Stephanskirche'deki Anton - Pilhram'ın portesinde (1513) kendini gösteren bireyselliğe yönelik bir ilginin geliştiği görüldü; bu yeni ideal rönesans sanatına doğru bir aşamaydı. Gotik dönemde tablolar ortaya çıktı; başlangıçta dinsel bir eşya olan tablo, sunağın üzerine konmak için tasarlanmıştı.

Bu konuda da XIV. yy.' dan başlayarak, Bohemya okulunun etkisi ve onun saray sanatı, kendisini bütün Almanya'da duyurdu. Bu anlayış, biçimlerdeki rahatlık, kıvrımlar, canlı renkler, mekan yanılsamasıyla, Betram Usta'nın anıtsal Grabow Mihrap arkalığı'nda görülür (1830'a doğr, Hamburg, Kunsthalle). Bu veriler, yüzyılın sonunda ve XV. yy. başlarında Dortmund'da Konrad von soest'in incelik ve lirizm dolu sanatıyla temsil edilen çizgisel ve aristokrat bir üsluba döküldü, buna karşılık Meister Francke Bourgogne natüralizmini benimsedi.

XV. yy.'ın ortalarında, Konrad Witz'in manzaralarıyla olduğu gibi Stefan Lochner'in resimlerindeki dingilik ve derin düşünce kendisine Köln okulunun "yumuşak" üslubuna da bağlar. Flaman resminin etkisinde kalan bir dönemin ardından, alman resmi, gotik sanattan tümüyle kopmazsınız, Rönesans'ın getirdiklerine açık kalan Martin Schongauer ve onun iki çağdaşı Michael Pacher ve Yaşlı Holbein'ın şaşırtıcı kişileriyle, yeni bir dönüm noktası yaşadı. Matbaanın bulunuşu, bakır üzerine gravür sanatının oluşmasına yardımcı oldu. (Schongauer, Aklın Kitabın'nın Ustası).